Son günlerde ekonomi gündeminin en tartışmalı konularından biri, devlet desteklerinin nasıl sunulacağı ve bu desteklerin hangi modellere dayandırılacağıdır. Özellikle ticaret ve hibe desteklerinin kıyaslandığı bu noktada, Türkiye'nin Ekonomi Bakanı Bayraktar, “Hibe değil ticaret” sözleriyle önemli bir açıklama yaptı. Bayraktar, ülke ekonomisinin sürdürülebilir büyümesini sağlamak amacıyla ticaretin daha öne çıkarılmasının gerekliliğine dikkat çekti. Peki, bu açıklamalar ne anlama geliyor? Hibe ve ticaret modellerinin avantajları ve dezavantajları neler? Bu write-up’da bu sorulara yanıt bulacağız.
Geleneksel olarak, devletler gelişen iş kollarını desteklemek için hibe ve sübvansiyonlar kullanmaktadır. Bu yöntemler, özellikle yeni girişimciler için cazip görünse de, zamanla bazı sorunların ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Hibe destekleri genellikle kısa vadeli çözümler sağlarken, uzun vadede sürdürülebilir bir ekonomik yapı oluşturmakta yetersiz kalabiliyor. Bakan Bayraktar, işte bu noktaya dikkat çekerek, hibe desteklerinin yanı sıra ticaretin de aynı ölçüde teşvik edilmesi gerektiğini ifade etti.
Ticaret modeli ise, ekonomik ilişkilerin sürdürülebilirliği ve işletmelerin kendi ayakları üstünde durabilmesi için önemli bir yöntemdir. Ticaretin avantajlarından biri, sürdürülür bir büyümeyi teşvik etmesi ve iş alanlarını genişletmesidir. Birçok işletme, devlet desteği almak yerine, piyasa şartlarına göre hareket ederek kendi stratejilerini geliştirmeyi tercih ediyor. Bayraktar’a göre, bu tür bir yaklaşım, hem işletmelerin hem de ekonominin daha dinamik hale gelmesini sağlıyor.
Bakan Bayraktar’ın açıklamaları, sadece ekonomik aktörleri değil, aynı zamanda kamuoyunu da ilgilendiriyor. Hibe desteklerinin yürütülmesinde karşılaşılan zorluklar ve bunların çözüm önerileri üzerine yoğunlaşılması gerektiğini savunan Bayraktar, ticaretin desteklenmesinin yanı sıra eğitim ve altyapı konularında da önemli adımlar atılması gerektiğini belirtti. Yatırımcıların iş yapma yetkinliğini artırmak için gerekli eğitim programlarının ve destekleyici sistemlerin oluşturulması gerektiğinin altını çizdi.
Bu bağlamda, ticaret modelinin aktif hale getirilmesi için yapılması gerekenler arasında dijitalleşme, verimlilik artırma ve yenilikçilik yer alıyor. İşletmelerin, daha fazla verimlilik sağlamak için modern teknolojilerden faydalanması, aynı zamanda bu süreçte iş gücünün de eğitilmesi önemli bir faktördür. Öte yandan, yerel ve uluslararası iş birliklerinin artırılması da ticaretin büyümesine katkı sağlayan bir başka unsur olarak öne çıkmaktadır.
Sonuç olarak, Bakan Bayraktar’ın “Hibe değil ticaret” vurgusu, Türkiye’nin ekonomik geleceği açısından büyük bir önem taşımaktadır. Her ne kadar hibe ve devlet destekleri önemli olsa da, uzun vadeli büyüme ve rekabet gücünü artırmanın yolu, girişimcilerin serbest piyasa koşullarında hareket etmeleri ve ticaret yapmalarıyla mümkün olacaktır. Bakanlık tarafından atılacak adımların yanı sıra, girişimcilerin kendi inisiyatiflerini alarak bu dönüşüme katkıda bulunmaları, Türkiye’nin ekonomik kalkınmasına önemli katkılar sağlayacaktır.