İngiltere, son dönemde yaşadığı sağlık krizi ile gündemden düşmüyor. Özellikle Acil Servislerde yaşanan yoğunluk yüzünden, hastalar için "ölüm sırası" tabiri oldukça sık duyulmaya başlandı. Hükümetin sağlık sistemi üzerindeki baskılar artarken, birçok kişi yaşamsal müdahale için sırada beklemek zorunda kalıyor. Bu durum, İngiltere’nin sağlık sisteminin geçirdiği derin kriz ile ilgili endişeleri bir kat daha artırıyor.
İngiltere’nin en büyük sağlık kuruluşlarından biri olan NHS (National Health Service), son yıllarda giderek artan bir baskı altında. Pandemi sonrası dönemde, havaların soğumasıyla birlikte gribal enfeksiyonların artması, hastanelerdeki yoğunluk oranını daha da yükseltti. Gelen veriler, bazı hastanelerde acil servislerin kapasitesinin yüzde 200’e kadar çıktığını gösteriyor. Yüzlerce insan, acil tedavi ve doktor muayenesi beklerken, bu da yaşam ile ölüm arasındaki ince çizgide beklemelerine neden oluyor.
Özellikle yaşlı ve kronik hastalığı olan bireylerin, zamanında gerekli müdahaleleri alamamaları durumları ciddi tehlikeleri beraberinde getiriyor. Uzmanlar, sağlık sisteminin bu denli yetersizliğinin altında yatan nedenleri, istihdam eksiklikleri, yetersiz finansman ve artan hasta sayısı olarak açıklıyor. İngiltere Sağlık Bakanlığı, durumun ciddiyeti karşısında acil tedbirler alacağını belirtse de, yaşanan kriz henüz tatmin edici bir çözümle aşılmış değil.
Ölüm sırası tabiri, birçok hastanın yaşadığı çaresizliği yansıtırken, aynı zamanda toplumda büyük bir paniğe neden oluyor. Hastanelerde uzun saatler bekleyen hastalar, çoğu zaman yardım çağrıları yaparken, acil servis doktorları arasında da büyük bir stres yaşanıyor. Birçok sağlık çalışanı, yoğun çalışma saatleri ve moral bozukluğu nedeni ile tükenmişlik sendromu yaşıyor. Sağlık çalışanları, tüm bu zorluklara rağmen hastalarına yardım etmeye çalışsalar da, bazen bu mümkün olmuyor.
Öte yandan, yaşanan bu durum, bazı insanları alternatif sağlık hizmetlerine yönlendirmeye başladı. Özel hastaneleri tercih edenler artarken, bu durum, sağlık sistemindeki eşitsizlikleri de ortaya çıkarıyor. Finansal durumu iyi olanlar, özel hastanelerde daha hızlı ve etkili hizmet alırken, maddi imkanı kısıtlı olan bireyler ise devlet hastanelerine mahkum kalıyor. Geçmişteki gibi bir aynı sağlık seviyesine ulaşabilmek için, hükümetin yapısal değişiklikler yapması gerektiği aşikâr.
İngiltere, tarihinde ilk kez böyle bir sağlık krizini hanelerinde hissetmeye başladı. Hastalar, sağlık sisteminin onurlarını korumak için çabalarken, sağlık alanında yetkililerin de acil önlemler alması gerekiyor. Bu noktada, toplumdaki herkesin birlikte hareket etmesi ve sağlık sistemindeki değişiklikler için sesini duyurması önemli hale geliyor. Sağlık hizmetlerine erişimde eşitliği sağlamak, ülkedeki bireylerin en temel haklarından biri olmalı.
Uzmanlar, bu crisis’in çözümü için hemen harekete geçilmesini ve sosyal sağlık güvencesinin güçlendirilmesini insist ediyor. Aksi takdirde, yüzlerce insanın "ölüm sırası"nda kalmaya devam etmesi kaçınılmaz olacaktır. Gelecekte benzer krizlerin yaşanmaması için, sağlık sisteminin yapısında köklü değişiklikler yapılması ve gerekli yatırımların yapılması gerekiyor.
Sonuç olarak, İngiltere’de yaşanan bu sağlık krizi, sadece bir sağlık sorunu olmanın ötesine geçerek toplumsal bir sorun haline gelmiş durumdadır. Her bireyin temel hakkı olan sağlık hizmetlerine erişimin engellendiği bu dönemde, hem devletin hem de toplumun el birliği ile mücadele etmesi gerekmektedir. Sağlık sisteminin düzelmesi için sağlıklı bireylerin ve etkili politikaların bir araya gelmesi kaçınılmaz görünüyor.