Son yıllarda, yaş gruplarının birbirine bakış açıları, kuşaklar arası farklılıkları ortaya koyuyor. Özellikle Z kuşağı, toplumda belirli bir yaş aralığını "ihtiyar" olarak nitelendirmekten kaçınmıyor. Yapılan bir araştırma, Z kuşağının hangi yaş grubuna bu sıfatı uygun gördüğünü belirledi. 18-25 yaş bandında yer alan gençlerin, 30'lu yaşlarının başındaki bireylere nasıl bir bakış açısına sahip olduğunu ve bu durumun arka planındaki sosyolojik etmenleri anlamak oldukça önemli.
Yapılan anket sonuçlarına göre, Z kuşağı “ihtiyar” olarak nitelendirilen yaş grubunu 30-35 yaş arası olarak belirliyor. Gençler, bu yaş grubunu kendi yaşam tarzlarına ve sosyal dinamiklerine göre değerlendirdiklerinde, daha olgun ve deneyimli bireylerin, kendilerinden uzakta, ayrılmış bir dünya içinde yaşadığı izlenimindedirler. Bu sonuç, Z kuşağının kendine duyduğu güveni ve gençlik algısını da sorgulatıyor. Yaş, bireylerin toplumda nasıl algılandığına dair önemli bir etken olarak öne çıkarken, gençlerin bu tanımı nasıl oluşturduğuna dair sorular gündeme gelmektedir.
30’lu yaşlarında olan bireyler, Z kuşağının eleştirileriyle karşılıklı olarak kaygı ve belirsizlik içindedir. Bu yaş grubu, toplumun ihtiyaçlarına cevap vermek ve sürdürülebilir kariyerler oluşturmak için durmadan çalışırken, gençlerin “yaşlı” olarak gördükleri ya da “ihtiyar” sıfatını taktıkları bireylerle iletişim kurma şekilleri her geçen gün daha da zorlaşıyor. Sosyal medya ve dijital platformlar üzerindeki içerik tüketimi, gençlerin oluşturduğu değer yargılarını şekillendiriyor. Bunun yanı sıra, Z kuşağı için teknoloji, yaşamın merkezinde yer aldığından, teknolojiye adapte olamayan ya da gerek sosyal gerekse ekonomik düzlemde belirli beklentilere ulaşamamış 30’lu yaşındaki bireyler, “eski” ve “ihtiyar” olarak adlandırılabilecek bir kimlik yaratıyor.
Bu türlü sosyal algılar, toplumun genel yapısını etkileyebileceği gibi, bireylerin kişisel ilişkilerine de yansıyor. Z kuşağının böyle bir ayrım yapması, kendi yaşam tarzlarını koruma çabası ve değişime karşı ortaya koydukları direnişle de ilişkili. Gençlerin düşlediği gelecek, daha çok yenilikçilik, eğlence ve özgürlük üzerine kurulu görünürken, toplumda geçmişi temsil eden ve bazı gelenekleri simgeleyen bireyler, onların gözünde “güvensiz” bir imaj yaratmakta. Bu durum, nesiller arası iletişimi olumsuz etkileyecek bir dinamik yaratıyor.
Sonuç olarak, Z kuşağının "ihtiyar" olarak adlandırdığı yaş grubunun yükselmesi ve bu yaş grubunun toplumdan nasıl algılandığı, hem sosyolojik hem de psikolojik açılardan ele alınması gereken bir konu. Toplumsal değerlerin, beklentilerin ve değişimlerin sürekli olarak el değiştirdiği bir dünyada, birbirine karşı daha anlayışlı ve kapsayıcı bir dil kullanmak, bu kuşaklar arası çatışmanın önüne geçecektir. Yapılan araştırmalar, gençlerin bu sınıflandırmaları yaparken yalnızca yaşa değil, aynı zamanda kişinin yaşam tarzına, kariyerine ve sosyal becerilerine de önemli ölçüde dikkat ettiğini gösteriyor.