Ülkeler arası eğitim ve akademik özgürlükler noktasında yaşanan sorunlar, bazen bireylerin hayatını derinden etkileyebiliyor. Bu bağlamda, ABD’de bir üniversitede öğretim üyeliği yapan bir profesör, Türkiye'deki öğrencisi Rümeysa Öztürk için başlattığı açlık grevi ile büyük bir ses getirdi. Rümeysa Öztürk, Türkiye’deki bir üniversitede başarılı bir öğrenci olarak öne çıkmış, ancak son zamanlarda yaşadığı zorluklar ve akademik hayatta karşılaştığı baskılar nedeniyle dikkatleri üzerine çekmişti.
Açlık grevi, bir kişinin belirli bir amaç veya protesto için gıda alımını durdurması anlamına gelir. Genellikle, bireyler sosyal adalet, insan hakları veya haksız yere tutuklanmış kişilere dikkat çekmek amacıyla bu tür bir eylemde bulunurlar. ABD’li profesörün Rümeysa için yaptığı açlık grevi, öğrencisinin yaşadığı sorunlara yönelik toplumsal duyarlılığı artırmak ve bu konuda farkındalık yaratmak amacı taşımaktadır. Bilim dünyasında böylesi bir eylem, hem akademik çevrelerde hem de kamuoyunda yankı buldu.
Rümeysa Öztürk, Türkiye’de eğitim hayatına büyük bir heyecanla başlayan genç bir akademisyen adayıdır. Gerek akademik başarısı, gerekse toplumsal sorunlara duyarlılığı ile tanınan Öztürk, üniversite eğitimi sırasında çeşitli sosyal projelerde aktif rol almıştır. Ancak, son dönemde Türkiye’deki akademik özgürlükler konusunda yaşanan sorunlar ve öğrencilerin üzerindeki baskılar, Rümeysa’nın çalışmalarına dair tehditler oluşturmuştur. Kendisi, eğitimi süresince birçok zorlayıcı durumla karşılaşmış ve bu baskılara karşı direnmeye çalışmıştır.
ABD’li profesör, Rümeysa ile olan akademik ilişkisi dolayısıyla bu duruma kayıtsız kalmamış ve öğrencisinin yaşadığı haksızlıklara dikkat çekmek için bir açlık grevi başlatma kararı almıştır. Profesör, sosyal medya aracılığıyla açlık grevinin sebebini açıklayan bir video yayınlayarak, Rümeysa’nın yaşadıklarını tüm dünyaya duyurmayı hedeflemiştir. Açlık grevi sırasında hiçbir gıda alımında bulunmayan profesör, bu eylemiyle genç akademisyenin durumu hakkında daha fazla insanın bilgi sahibi olmasını amaçlamaktadır.
Bu tür eylemler, genellikle halkın dikkatini çekmeye ve medyanın ilgisini toplamaya yardımcı olmaktadır. ABD'li profesörün eylemi de bu anlamda benzer bir etki yaratmayı başarmış durumda. Rümeysa’nın yaşadığı sıkıntılar, sosyal medya platformlarında geniş bir yankı bulmuş ve birçok insanın bu duruma kayıtsız kalmadığı anlaşılmıştır. Eylemin arka planında yatan haksızlıklar, akademik özgürlükler ve insan hakları gibi kavramlar, bu açlık grevinin sembolik niteliğini artırmaktadır.
Aynca, bu tür olaylar, akademik ortamda öğrencilerin güvenliğini ve özgürlüğünü koruma açısından da büyük önem taşımaktadır. Rümeysa Öztürk’ün yaşadıkları, birçok akademisyenin veya öğrencinin sanıldığı kadar özgür bir ortamda eğitim almadığını gösteriyor. Profesör, bu açlık greviyle birlikte, hem kendi öğrencisi için hem de benzer durumda olan diğer genç akademisyenler için bir dayanışma ve destek çağrısı yapmaktadır.
Sonuç olarak, ABD’li profesörün Rümeysa Öztürk için başlattığı açlık grevi, sadece bireysel bir mücadele değil, aynı zamanda akademik özgürlüklerin savunulması adına yapılan kolektif bir çağrıdır. Öğrencilerin sesini duyurmak ve karşılaştıkları adaletsizlikler karşısında farkındalık yaratmak adına verilen bu tür mücadeleler, günümüz dünyasında oldukça kıymetlidir. Bu olay, eğitim alanında yaşanan sorunların birer örneği olarak halkı bilgilendirmek ve gelecekte benzer olayların yaşanmaması için birer ön adım olarak değerlendirilmelidir. Öğrencilerimizin güvenli ve özgür bir ortamda eğitim alabilmesi için daha çok ses çıkarmak ve destek olmak günümüzde herkesin görevi haline gelmiştir.